Translate

15 Nisan 2017 Cumartesi

Castel Gondolfo ve Nemi'yle İtalya'da 3. Günümüzü Tamamladık

Merhaba,

İtalya'da 3. gün rotamız; Roma şehir merkezinin dışında 3 yer. 
İlk durak bir dağın yamacında kurulan, tertemiz havasıyla İtalyan köyü olan Rokko Di Pappa (Papa'nın Kayası Köyü), ikincisi Nemi Köyü namı diğer çilek köyü :), üçüncüsü alışveriş için gittiğimiz outlet.

Rokko Di Pappa'yı anlatmaya başlayayım. Şehir merkezinden uzaklaştıkça yeşilliklerin içine giriyoruz. Sağlı sollu müstakil evlerin olduğu yollardan geçiyoruz derken köye araç ve otobüs girmediği için köye yakın bir yere otobüsümüzü park edip, yürümeye başlıyoruz. 

Yaklaşık 300-400 metre yürüyüşten sonra köyün kapısına ulaşıyoruz. Köye tarihi bir kapıdan giriş yapıyorsunuz. Tam o sırada kapının yanında ki kare kod dikkatimi çekti. Turistler ve köy halkı için köyün duvarlarına yerlerine vs. kare kodlar koymuşlar. Kare kodları okutunca köyle ilgili bilgiler ekranlarınıza geliyormuş. Ne kadar teknolojik bir köy olduğunu daha girişte anlayıvermiştim.

Köye giriş kapısı
Köyün içine girdiğimizde bizi geniş bir meydan ve meydanın başında kilise ve papanın yazlık sarayı yani Castel Gondolfo bizi karşılıyor. Papa bile yazlığını bu köylerin olduğu yere kurmuş. Bu köyünde tarihe geçmiş anıları var. Sizinle hemen paylaşayım.Tarihte ilk defa bir papa istifa etmiş, Alman papa, istifa kararını bu köyde ki yazlık sarayında inzivaya çekildikten sonra vermiş. 





Köyden bahsetmeye devam edersek, teknolojik olarak gördüğüm kare kodun yanında, köyde yaşayan herkese ücretsiz WiFi kullanımı sağlıyor. Ayrıca dünyanın yerleştirilmiş ilk posta kutusu bu köyde. Buna papalar önder olmuştur. Papanın yazlık sarayı bu köyde olduğu için Vatikan'la olan iletişimlerinin kopmamasını sağlamak amacıyla yapılmış. 

                                    
Köy meydanından iç kesimlere doğru yürümeye başladığımda kafamızı sol tarafa çevirdiğimizde gördüğümüz manzaranın müthişliğini anlatamam. Harika bir yeşilliğin tabanında muhteşem bir göl.
Bu manzarayı görünce papaların neden yazlık sarayını burada kurduğunu daha net anladım. Bahsettiğim göl, volkanik göldür. Zamanla kraterlerin içine su birikintilerinin dolmasıyla oluşmuş. Hatta 1960'larda yapılan Roma olimpiyatlarının su küreği yarışları bu gölde gerçekleştirilmiş.


Köyde ki genel görüntüden de bahsedeyim. Yüksek surlar, duvarlar yok, güvenlik kameraları yok, sınırlar sadece basit çitlerle birbirinden ayrılmış. Köyde ki oturmuş kültür ve zenginlik dükkanların havasına da yansımış. Dükkanların hepsi birbirinden farklı butik dükkan. O kadar sevimliler ki.

Genel olarak İtalya köylerinde ki yaşam tarzı Dolce Vita yani tatlı hayat şeklinde. Daha da
açık söylersem; Gel keyfim geeeellllll :)

Dükkanların Olduğu Sokak



 








Hatıra fotoğrafları, temiz hava ve bol oksijenden sonra ikinci köyümüz Nemi'ye doğru yola çıkıyoruz.
Nemi'ye giderken orman dokusu gittikçe artıyor.

Nemi'ye ulaştığımızda butik dükkanlar burada da karşımıza çıkıyor. Burada müthiş bir manzara eşliğinde turtamızı yiyip, kahvelerimizi içiyoruz. Köyü dolaşıyoruz. Butik dükkanların içerisine giirp inceliyoruz. Nemi tam bir keyif yeriydi. Diyorum ya tam Dolce Vita :)
Nemi'ye Giriş


Karşımızda Göl Ohhh Mis....


Bu tezgaha uğramayan bin pişman olur.
Dükkan sanarsın lokanta çıkar :)

Çilekler bir harika dostum :)
Dükkan Kesiyorum :)
Volkanik Göl
Orkun Bey'in Keyfi





Hayatımda Yemedimm
Nemi'den sonra en iyi markaların çok daha ucuza satıldığı bir alış veriş merkezine doğru yola çıkıyoruz. Kimi markalar ucuzdu ama genel olarak çok da ucuz değildi, bence. :)


Outletten çıktıktan sonra güneş batmak üzereydi. Akşam güneşin batışına yakın tüm İtalya'yı ayaklarımızın dibine seren, Tiber Nehrinin kenarında ki Gianicolo tepesine gittik. Roma merkezi ayaklarımızın dibindeydi. Her yer o kadar sakin ve huzurlu görünüyordu ki, günün yorgunluğunu şehri izleyerek attık.

Giannicola Tepesi

                         




Hava iyice kararmaya başladı ve biz kurt gibi acıkmıştık. Yemeğimizi Roma'nın yerli halkının pizza yemeye, şarap içmeye gittiği dar sokaklarında dolaşılan Trastevere semtinde yiyeceğiz. Trastevere ismini Tiber nehrinden almıştır. Tiber yani eski adıyla Tevere nehrin adı Tras'da diğer taraf anlamında Trastevere nehrin diğer yanı olarak isimlendirilmiş. Roma'nın en bohem şehri diyebiliriz.

                        


Trastevere'de resmiyetin olmadığı bir yer, garsonlar sizinle sıcak ve samimi diyalogların içerisine girebiliyor. Dükkan sahipleri aynı zamanda garson olarak da çalışabiliyor. Aslında bu semti Türkiye'de ki Fener, Balat, Samatya semtlerinin tarzına benzetebilirsiniz. Biz de akşam yemeğimizi tam anlattığım gibi böyle sıcak bir trattoria yani lokantada yedik. Bir önemli bilgi daha İtalya'da adı restaurant  olan lokantalara gerçek lokanta olarak bakmazlar. Trattoria'ları tercih ederler.Trattoria'lar gerçek İtalyan restaurantı olarak görülür. 



Girdiğimiz tratoriada çok güler yüzlü, tüm işe koşturan, sunuma çok özen gösteren yaşlı bir amca dikkatimi çekti. Meğer lokantanın sahibi oymuş. Bahsettiğim gibi aynı garson gibi çalışıyor. Harika yemekleri ve enfes bir tiramisusu vardı. Yemeklerimizi de keyifle yedikten sonra Orkuncum'la baş başa  Tiber nehrinin kıyısında, akşam ışıklarıyla yürüyüş yaptık. Yaptığımız bu keyifli yürüyüşle sanki o günün misyonunu da tamamlamış olduk. 






















Artık otele dönüş vaktimiz gelmişti. Bizde epey yorulmuştuk. 
Eeee daha turun ilk günleri bizi bekleyen bir çok güzellikler vardı. Dinlenip yarının erken saatlerine dinç uyanmamız lazımdı.

İtalya'yı anlatmaya devam edeceğim.
Yazıyla ilgili yorumlarınızı paylaşmanız beni çok memnun edecektir.
Teşekkürler. :))

Kişisel Sosyal Medya Hesaplarım: 

       F: Dilek Körhasan Ulu                     İ: @_dilekulu_

     


















































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder