Translate

28 Ocak 2017 Cumartesi

Eveeettt, Phuket'te bugün 3. günümüz.
Aktiviteler gün geçtikçe yoğunlaşıyor.
Bunu fotoğrafların fazlalığından anlayacaksınız. :)

Yine hızlı bir şekilde sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra saat 8:30'da tur minibüsümüz bizi almaya geldi.Yine anlaştığımız saatte geldi, sizi hiç bekletmiyorlar diyebilirim.

Phuket'te ki James Bond ve diğer adalara ulaşımımızı sağlayacak olan marinaya ulaşımımız yaklaşık 20 dakika sürdü. Bu arada bu tura iki kişi için yaklaşık 140 dolar ödedik.




Marina'ya geldiğimizde büyük bir sürpriz bizi bekliyordu. Tur rehberimiz ve tura katılan diğer 20 kişi  Türk'tü. :) Günler sonra aynı dilde iletişim kurmanın verdiği keyfi anlatamam. Bu grup Bangkok ve Phuket turunda beraber oldukları için birbiriyle tanışıyorlar. Dışarıdan katılan bizmişiz. :) 





Turumuza başlamadan önce hatıra fotoğrafı çektirdik. Sonra yolculuğumuza başlamak üzere teknelerimize doğru yol aldık. Bizi bekleyen tekne 750 beygirlik sürat teknesiydi.Tekne hızlı yol aldığı için ulaşım dalgaların şiddetine göre kimi zaman zor geçiyormuş. Bu nedenle marinada ki görevliler seyahatinizden önce herkese ücretsiz olarak mide bulantısı hapı veriyor. Bir de suyla bol haşır neşir olacağınız için su geçirmez telefon kılıflarını almanızı öneriyorlar. Biz de tavsiyelere uyduk su geçirmez telefon kılıfı aldık, aynı zamanda kılıfın içerisinden biraz bulanık olsa da video, fotoğraf çekebiliyorsunuz.Fiyatı yaklaşık 50 baht yani yaklaşık 5 TL'di.

Levent'i tanırsınız herhalde yerde ki yeşilli :)








Arkada gördüğünüz iki kayalık arasında ki kum, sahili :)
Solda ki kayalk mağara.
Yolculuk fena değil :)
Deniz üzerinde 15 dakika kadar yol aldıktan sonra eşsiz doğal güzelliklerin olduğu kayalıkların yanından yolculuğumuz ilerledi. 5 dakika daha ilerledikten sonra iki kayalık arasında, arkası ormanlık, 5 metrelik küçük bir sahilin olduğu yerde durduk. Burada kayalıkların birinin içinde Dondurma Mağarası var. İsmini içindeki tortulların  dev bir dondurma şeklinde olmasından almış. Tur rehberimiz Levent mağaraya ayakkabılarımızı teknede bırakarak girmemiz gerektiğini, içerisinde yer yer diz boyuna ulaşan su birikintilerinin olduğunu söyledi.Ayrıca zemin ıslak olduğu için yerler çamurlu ve çok kaygan bu nedenle ayakkabıyla girmenizi istemiyorlar. Bir de mağaranın içi karanlık olduğu için size ışık veriyorlar. :)

Mağara gezisinden sonra hatıra fotoğrafı






İkinci durağımız kano gezisi için durakladığımız volkanik dağlar arasında eşsiz doğal güzellikleri olan Tum Talu. Burada ki yerel halk geçimini kanolardan yani turistlerden sağlıyormuş. Bu nedenle rehberimiz Levent az da olsa bahşiş vermemizi tavsiye etti.

Türk milleti olarak garantici olduğumuzdan mı artık bilmiyorum hizmeti aldıktan sonra kalitesine göre bahşiş bırakmayı tercih ediyoruz. Ama doğru olanı hizmeti almadan bahşişi vermektir. Böylece sizinle daha çok ilgilenmelerini en başta sağlamış oluyorsunuz. Burada da mantık bu kanoya bindiğimizde kano sürücüsüne direkt bahşişinizi veriyorsunuz sonra gezintiye başlıyorsunuz ☺️ Bu arada bahşiş zorunlu değil diyorlar ama kano sürücüleri sizi bahşiş vermeye zorluyorlar diyebilirim.

Kano gezisi sırasında bir çok kayalıkların oyulmuş olan altına giriyorsunuz çok korkunççç 😬😬 Ama doğal güzellikleri izlemeye doyamıyorsunuz cennet gibi 😊






James Bond'a benziyor değil mi :)

Öğle yemeğimizi yemek için müslümanların yaşadığı Müslüman Köyü'ne doğru yol aldık. Burası tamamen su üzerine kurulmuş bir şehir nüfusu yaklaşık 400-450 civarındaymış. Burada balık çiftlikleri, cami, okul, restaurant ve hediyelik eşya stantları var. Yemekleri çok güzeldi. Sebze çorbası, karides ve domates soslu makarna yedim 😊 Tatları güzeldi.




Ardından James Bond adasına doğru tekrar yola çıktık. Adaya vardığımızda bizi kocaman kayalar ve dar bir sahil karşılıyor. James Bond adasına doğru sahilde inip iç kesimlere doğru yürümeniz gerekiyor. Merdivenlerden çıkıyorsunuz adayı karşıdan gören koca bir taş var. Orada ki yoğunluğu göreceksiniz biz oralarda fotoğraf çekmek için çok oyalanmadık. Çünkü rehberimiz herkesin ilk anda oraya yoğunlaştığını dönüş yolunda bu alanların daha serbest olduğunu söyledi. Hemen adaya ilerledik.


Meşhur James


James Bond adası denmesinin sebebi James Bond filmlerinden "The Man with the Golden Gun" filminin burada çekilmiş olması. Burada da hediyelik eşya stantlarını göreceksiniz. Rehberimiz Levent özellikle bu adadan alışveriş yapmamamızı önerdi. Çünkü fiyatlar hem pahalı oluyormuş hem de para üstünüzü alamayabiliyormuşsunuz.



Denize gerilemiyor yasak zaten bir sahili de yok, bolca fotoğraf çektiriyorsunuz. Bir de farklı bir kayalık var kayalık sanki bıçakla kesilmiş gibi büyük ve yatay pozisyonda duruyor. Herkes o kayanın dibinde onu taşıyormuş gibi fotoğraf çektiriyor. ☺️


























James Bond adasına ilk girdiğinizde herkes bu taşa oturup foto çektirmek istiyor yer bulamıyorsunuz, dönüşte yüzüne bakan yok :)

Sabahtan beri bu kadar suyun içinde olupta denize girememek kötü hissettirdi derken şimdi sahilin denizin kokteyllerin tadını çıkaracağımız bir sahile gidiyorduk. Bu kumsalın adını unuttum🙈🙈 Ama kokteylleri alkollü alkolsüz bir harika. Hindistan cevizli olan  mai tai, ananaslı olan ise pina cokado. Benim damak tadıma göre ananas  çok şekerli oluyor ama Hindistan cevizi tam dengeli oluyor.

Benim elimde ki Mai Tai-Orkuncum'un elinde ki Pina Kolado


Kokteyller elimizde deniz karşımızda harika saatler geçiriyorduk.

Dönüş vaktimiz gelmişti. Tüm gün denizin üstünde olmak bizi çok yormuştu. Marinaya döndüğümüzde tur minibüsümüz bizi ötele bırakmak için bekliyordu.

Otelimize vardığımızda yorgunluğun dibine vurmuştuk ☺️☺️☺️☺️

Dönüş yolunda yağmura tutulduk,yıkılmadık ayaktayız :)
Kişisel Sosyal Medya Hesaplarım: 

       F: Dilek Körhasan Ulu                     İ: @_dilekulu_
     








































15 Ocak 2017 Pazar

Phuket Maceralarına Devamm :)

Merhaba,

En son ki yazımda Phuketteki ilk aktivite günümüzden bahsetmiştim. Şimdi o günün gecesine doğru gidelim bakalım neler olmuş...

Bu arada bana bu kadar şeyi nasıl hatırladığımı soranlar oluyor. :) Tamamen fotoğraflardan hatırlıyorum, açıkçası :) Unutuyorsunuz ya da karıştırıyorsunuz çünkü zamanla ne zaman ne yaptığınızı. Ben fotoğraf zamanlamasından yola çıkarak anlatmaya çalışıyorum, sizlere. Tayland'a gitmeden öce blog açma gibi bir fikrim yoktu, o yüzden gezerken not alamadım ya da fotoğraflarımı ona uygun çekemedim. Tatilden dönünce blog açmaya karar verdim. Dolayısıyla sadece hatırladıklarım kadarını sizlerle paylaşıyorum. :) Bundan sonraki gezilerimi sizlere daha yararlı bilgiler vermek için not alarak geçireceğim bol bol :)

Gündüz olan aktivitemiz yarım günümüzü almıştı, aktivite bitimi otele döndüğümüzde yemeğimizi yine bir fast food restaurantında yiyip, doğruuu denize gittik. Denizde sürekli dönmeli, oynamalı, hoplamalı, zıplamalı videolar çektik. Bunları sık sık göreceksiniz zaten :) Sizlerle de paylaşıyorum.


Hava her zamanki gibi bir kapalı bir güneşli oluyor, ama her iki durumda da sıcaklık ve nem olabildiğince yüksekti. Yumuşacık bir denizi var. Çok keyif alıyorsunuz denizde vakit geçirmekten ve sahilinde yürümesinden. Sahili çok uzun en az 2-3 km vardı diyebilirim.



Deniz keyfimiz bittikten sonra akşam oldu, hava karardı demektir.

Bu akşam sokaklara ve caddelere biraz daha aşinaydık. :) Nerelere gideceğimizi daha iyi biliyorduk. Yine Bangla Caddesi'ne doğru yola çıktık. Sıcacık bir hava vardı. Çok kalabalıktı, her milletten insan vardı sokaklarda. Bangla Caddesi'ne geldiğimizde yine rengarenkti, cıvıl cıvıl :) Sanki hiç uyumayan bir cadde. Öyle dinamik. Sonra bir kalabalık çekti dikkatimizi, gülüşmeler falan. Meğer 5D sinema platformu kurmuşlar sokağa ama manuel olanı :) Efektler bizim Puketlilerden yanlış anlaşılmasın :) Hemen anlatayım aynı zamanda da videoyu paylaşacağım. Adamlar hareketli platform kurmuşlar.Gelen müşteriyi bu hareketli platformun üzerine çıkartıyor. 5D gözlüğünü taktırıyorlar, arkada ki ekranda beliren efekte göre tren sağa gidiyor diyelim, platformu sağa çeviriyorlar :) Çığlık sesleri çıkartıyorlar. :) O kadar komik oluyor ki, yaşayan bilir. Orkun'a çok ısrar ettim denemesi için, en son beni kırmadı. O da denemeye karar verdi. Ben hayatımda hiç böyle güldüğümü hatırlamıyorum, gülmekten karnıma ağrılar girdi, hatta öksürük tuttu O kadar yani. 50 kiloluk bir adam 80 kiloluk bir adamı platformda sağa sola oynatmaya çalışırsa ikisi birden devrilirler tabii ki :)
Videoyu mutlaka sonuna kadar izleyin, çünkü olay videonun yarısından itibaren başlıyor...
İyi seyirler, bol gülmeler :)




5D sinemadan sonra Orkun'la ikimiz epey bir yorulmuştuk. Biraz dolaştıktan sonra masaja gitmeye karar verdik. Sokaklar masaj salonlarıyla dolu, her yerin müşteri kalitesi (!) aynı olmayabiliyor, dikkat edin :) Bazı masaj salonları belirtici olarak kapılarına 'NO SEX' yazısı koymuşlar :) Bizde kendimize uygun masaj salonu bakmaya başladık.Otele yakın bir yerde temiz bir masaj salonu bulduk. 

Masaj için önünüze bir liste koyuyorlar. O listeden hangi masajı istediğinizi seçiyorsunuz. Örneğin, doğal taşlarla masaj, yağlı masaj, ayak masajı, el masajı, Thai masajı, vs. Hepsinin fiyatı değişiyor. Biz Thai masajını seçtik. :) Ve anlaştık. Kişi başı 100 bahttı. Yani yaklaşık 10 lira :)

Masaj salonuna ayakkabılarınızla girmiyorsunuz, salonun dışına bir ayakkabılık koymuşlar, ayakkabılarınızı dışarıda çıkarıp içeri giriyorsunuz. Bu sadece gittiğimiz masaj salonuna özel değil Tayland'lılara özel bir durum. Ayakkabıyla özel belirledikleri yerlere,çalışma alanlarına, otel odalarına girmiyorlar. Mesela bizim otel odamızla ilgili bir sorun olmuştu. Mühendis odamıza ayakkabılarını kapının dışarısında bırakarak girmişti. İlk orada görmüştük bu adetlerini. Biz ısrarla ayakkabılarınızla girebilirsiniz dememize rağmen onlar ayakkabılarını dışarıda bırakarak içeri giriyorlar.

Ayakkabılarımızı çıkardıktan sonra ben tedirgin olmuştum açıkçası çalınmasından ama dediğim gibi onlar da alışılmış bir durum olduğu için kimse sizin ayakkabınızla ilgilenmiyor. :)))

Bu arada bir şey daha belirtmek istiyorum. Gittiğiniz yerlerde, Burger King, Mc Donalds, Subway, masaj salonları, gece klüpleri, barlar, vs. müşteri çekmek amacıyla ücretsiz wifi olanağı sağlıyorlar. Çok yararlı oluyor. Bizim gittiğimiz masaj salonunda da wifi vardı.

Masaj Salonu, No Shoes :)
Neyse masaj salonuna girdiğimizde bizi direkt uzak doğu havası karşılıyordu. Mentol kokusu, rahatlatıcı asya müzikleri, sessizlik,.... Huzurdu resmen :) Koltuklara uzanmış bir kaç kişi masaj yaptırıyordu. Resmen kendilerinden geçmiş, uyuyup kalmışlardı. Ben de ilkten bizimde koltuklara geçeceğimizi düşünmüşüm ama Thai masajı koltuklarda değil, uzanarak yapıldığı için bizi başka odaya aldılar. Odalar birbiri arasında perdeyle paravan yapılmış bölmelerden oluşuyor, kapısı da perdeden, içinde iki tane yer yatağı var. Bir de karanlık :) 

Masaj yapacak olan kızlar Orkun'la ikimizi bu bahsettiğim odaya aldılar. Farklı bir ortamda olduğumuz için biraz tedirgindik. :) Sonra çalışan kızlardan biri üstümüzü değiştirmemiz için bize eşofman altı getirdi. İnce bir kumaştan kapri diye düşünebilirsiniz. Ama şöyle bir özelliği var. Türk mantığına göre kapriyi ters giyiyorsunuz :) Yani bel darlığını ayarlamak için sarkan ipler var ya onların ters olması gerekiyormuş. Orkun'la ikimiz düz giydiğimiz için kızlar bize güldü :) Değiştirmemiz gerektiğini söylediler. Biz de değiştirdik. Garip bir komediydi. :))

Bize giydirdikleri kapri :)
Sonra iki kız geldi, bize masaj yapmaya başladılar. Ben oraya rahatlamaya gittiğimizi düşünmüştüm ama tüm masaj boyunca kastım kendimi, bir yerim acıyacak mı korkusundan. :) Bazı hareketler biraz sertti çünkü. Orkun'da bende bayağı hırpalandık. :) Thai masajı sert bir masajmış arkadaşlar, bilginiz olsun. Kemiklerimizden gelen seslerle bir orkestra kurulurdu diyebilirim :) Yine de güzel bir deneyimdi. 

Çalışanları çok güler yüzlü olan salonumuzdan ayrılırken yine geleceğiz demeyi de ihmal etmedik. Masajın raconu sertmiş yoksa kızlar çok kibardı. :)

Derin bir uyku çekmek için otele vardık.
Ertesi gün bizi James Bond adasının içinde olduğu denizler ve adalarla dolu bir gün bekliyordu. :)


Masaj bittikten sonraaa :)
Kişisel Sosyal Medya Hesaplarım: 

       F: Dilek Körhasan Ulu                     İ: @_dilekulu_
     



















5 Ocak 2017 Perşembe

Phuket'te İçinde Maymunların, Fillerin ve Kaplanların Olduğu Bir Güne Var Mısın? Kaçırma Derim :)



19 Ekim sabahına sıcacık bir güneşle uyandık.

May'la bizi otelden alması için saat 09:30'ta randevulaşmıştık. O yüzden hemen kahvaltı yapmamız gerekiyordu.

Otelde açık büfe kahvaltı vardı. Kahvaltıda pankek, yumurta, omlet, soğanlı patates kavurması, meyve salatası, yeşillikler, kruvasan, vs. vardı. Kulağa hoş gelse de tatsızlardı. Yani damak tadı tercih meselesidir. Ben beğenemedim. Orada yediklerimi (pankek dışında). Tatil boyunca özlediğim şeylerden biri de tereyağlı her çeşit peynirin olduğu, şöyle serpme bir kahvaltıydı :) Şunu da söyleyeyim hiç bir öğün aç kalmıyorsunuz. Mutlaka yiyecek bir şeyler buluyorsunuz ama sevdiğiniz ama sevemediğiniz o ayrı :) (Amma korkuttum değil mi)

Neyse planımızdan bahsedelim.

  • Fil safarisi ile başlıyoruz,
  • Ardından maymun şovu izleyeceğiz, (Monkey Show)
  • Veeee en sonunda da Kaplanlara gideceğiz. (Tiger Kingdom)

May, tur inibüsü ile birlikte anlaştığımız gibi saat  9.30'da bizi almaya otelin lobisine geldi. 

Safariye Başlayanlar
Bu arada turlardan bahsedeyim.Orada farklı farklı turlara katılan farklı otellerde kalan bir sürü turist oluyor. Tura katılan turistleri tur minibüsüyle kaldıkları otelin lobisinden tek tek alıp aktivite alanına götürüyorlar. Aynı şekilde aktivite bitiminde de otellere geri bırakıyorlar. Transfer ücretleri her seferinde ödeniyor mu bilmiyorum ama biz gittiğimiz tüm turlara yalnızca bir kez transfer ücreti ödemesi yaptık. O da bugün gideceğimiz olan tur için. İki kişi için yaklaşık 300 baht=20 tl ödedik.

Evet, tur minibüsü de geldiğine göre ilk aktivitemiz için yola koyulduk.Yol yaklaşık yarım saat sürdü. Yarım saatin sonunda bir fil çiftliğine gedik. Tropikal ormanın olduğu bir alandı. Bir çok insan fillerin üzerine binip safariye başlamıştı bile. Bize gezi sırasında fil beslememiz için muz almamızı önerdiler. Biz de ilk önce bir poşet muz satın aldık .Sonra safari için beklemeye başladık.File binmek için yüksek bir platform oluşturmuşlar. Oraya çıkıyorsunuz. Sıra kimdeyse o filiyle birlikte geliyor siz de filin üstüne koydukları oturağa biniyorsunuz. Geziye başlıyorsunuz. Fille yaptığınız gezilerin 3 farklı süresi var. Geziye başlamadan önce siz hangisini istediğinizi belirterek ona göre tur satın alıyorsunuz. Yanlış hatırlamıyorsam;

  • 15dk
  • 30dk,
  • 60 dk.
Filin platforma gelişi ve bizim komutan :)
En makulunun 30 dk. olduğunu söylediler. Çünkü 60 dk.'lık turlarda beliniz ağrıyabiliyormuş. Bence de gerek yoktu 60 dk. ya, biz de 30 dk. olanı tercih ettik. Yanlış hatırlamıyorsam 600 bahta iki kişilik turu satın aldık. Platformun üzerine çıktık karşıdan asker gibi bir Tay'lı filin tepesinde bizi platformun yanından almaya geldi. Zor bindim valla, düşeceğim sandım. Ben böyle bir çabukta anlattım ama açıkçası ilk başta biraz korktum.Oturduğum şey sağlam mı, fil yolundan şaşıp başka yere gider mi, bizi üstünden atar mı,... Kafamda deli sorular. :)

Orkuncum Fil Besliyor
Ayaklarım filin derisine değiyordu. Kadifemsi ve sıcacık bir derisi vardı. Bir yandan da üzülüyordum. Kim bilir bu filleri eğitmek için neler yapıyorlardı :( Filin üzerinde ki Tay'lı adamın fili nasıl yönlendirdiğini takip ediyordum. Sürekli ayaklarıyla filin kulaklarını ittiriyordu. Bir de çekice benzer ama ucu sivri bir sopası vardı elinde. Çok ürkütücü ama onun ne işe yaradığını anlayamadım. Gezi esnasında filin kulağına astı o çekiç gibi sivri sopayı ama file batırdığını hiç görmedim. 

Fil ağır adımlarla yaylana yaylana ilerliyordu. 10-15 dk. sonra Tay'lı komutan (!) fili durdurdu. Bizim fotolarımızı çekti. Bir de bize takı kutusu çıkardı. İçerisinden bir şey almamızı istedi. Ben de kolye beğendim, 200 baht istedi 100 bahta yani yaklaşık 6 tl ye anlaştık. Sanki o kolyeyi almasam fili şaha kaldıracakmış gibi bir havası vardı. Korktum da aldım zaten :)

Gençler Evleniyor :)
Tam fille olan turumuz sonlanıyordu ki bir gelin ve damat dış çekimine denk geldik. :) Türkiye'de dış çekim ormanlarda moda şimdi (benim de öyleydi :) ) Tayland'da da fil tepesinde romantik pozlar veriyorlardı. Fili süslemişlerdi, bir kaç kişi file komut veriyor o anda herkes foto makinelerine dalıyor ve fotoğraflar çekiliyordu. Çok tatlılardı :)


Fil safarimiz sonlanıp, plaformdan indiğimizde ayağında zincir olan ve sadece ileri geri bir adım atan küçük bir fil gözümüze çarptı :( Demek ki öyle eğitiliyorlar.


Ayağı kısa zincirli küçük fil
Sıra geldi Monkey Showwww,
Arkadakiler Türk orada karşılaştık :)
Maymunların gösterisini izleyeceğimiz yer dönüş yolunun üzerindeydi, Girişte iki kişi 200 bahta yani yaklaşık 13 tl'ye biletlerimizi aldık ve içeri girdik. Eski püskü bir yerdi. Yaklaşık 10-15 tane kafeslerde maymun vardı. biz girdiğimizde gösterinin bitimine denk gelmiştik ama en can alıcı numarasını gördük. Yaklaşık 1,5 metre derinliğinde bir havuz var ve maymun eğitmeni havuza kol saatini attı. Maymun havuza dalarak saati havuzun dibinden çıkardı. İnanılmazdı. Bana yap deseler yapamazdım belki de :)

Orkun'un kucağına yakıştığı gibi yakışmadı bana



Böyle iyi mi maymuncuk :)

















Şov bittiğinde izleyenler şovu terk etti. Gösteri bizim için en başından tekrar başladı. Maymun öyle güzel eğitilmiş ki, mekik çekiyor, basket atıyor, top oynuyor ve olmazsa olmaz bahşiş topluyor, daha bir dünya numaraları vardı :) Bir ara Orkun'da şova dahil oldu, maymun Orkun'un elinde ki hindistan cevizini Orkun'un koluna tırmanarak ayağıyla çevirmeye başladı. O anın videosunu sizlerle paylaşıyorum :)
Gösterinin sonunda havuz numarasını yapmak için eğitmen maymunu yanına çağırdı ama biz havuz numarasını gördüğümüz için maymunu tekrar havuza sokmasını istemedik. :) Sonra maymunlar kucağımızda hatıra fotoları çektirdik, oradan da ayrıldık.



Gelelim en son ama en korkunç aktivitemize :)
Kafeslerin olduğu bahçe :)
Şimdi sıra kaplanlardaydı, Tiger Kingdom'a gidiyorduk. Kaplanlarla dolu kafese girecektik.

Burada size hangi çeşit kaplan görmek istediğinizi soruyorlar fiyatlandırmaları kaplanların büyüklüğüne göre oluyor. Bir de kaplanlarla fotoğraflarınız çekilsin istiyorsanız ona göre para ödüyorsunuz. Biz bir tane büyük bir tane de küçük kaplan görmek ve fotoğraf çektirmek istedik. Toplamda iki kişi 2200 baht ödedik.O da yaklaşık 140 tl.Ücret ödendikten sonra bizi bir kapıdan bahçeye çıkardılar, sağlı sollu kaplan kafeslerinin olduğu bir bahçeydi. Kaplanlar çok ağır kokuyorlardı. Kokuları kafeslerinin dışına kadar geliyordu. Aynı zamanda çok da kalabalıktı. 

İlk büyük kaplan,Orkun yürek yemiş gibiydi :)
Aman kedicik cici kedicik :)









İlk gireceğimiz kaplan kafesi büyük kaplanı görmek içindi. Çok heyecanlıydım.Biraz bekledikten sonra kafese girdik. Birden fazla grubu aynı anda içeri almıyorlar. Belirli bir sayıları var. Bir grup çıkmadan başkası giremiyor. Olan bir gruba olsun yani :)))) Neyse kaplanın bir tanesi yerde yatıyordu bir tanesi de masanın üzerindeydi, Aynı kafeste başka var mıydı fark etmedim. 

Uslu kedicik, just one photo :)
Just one photo dedik :)
O kadar heybetlilerdi ki 2-3 tane bakıcı başlarında duruyordu.Bir de fotoğrafçı vardı. Fotoğraflarınızı kendiniz de çekebiliyorsunuz ama flaşlı çekmemeniz gerekiyor, biz oradakilere çektirmek istedik. İlk Orkun dokundu kaplana; yanına yattı,kuyruğunu kaldırdı, üstüne yattı, inanılmazdııııııııı :) Hem korkuyordum hem heyecanlanıyordum. Sıra bana geldi bir müddet dokunamadım. Sonra dokundum. Kalbinin atışını arka bacağının olduğu yerden duyabiliyordum ve hayvan sıcacıktı. Bir de kötü kokuyodu :) Ama yine de müthiş bir duygu. Derken oradan çıkıp küçük kaplanın kafesine girdik. Küçük falan demeyin o da kaplan her hareketinden tedirgin oluyorsunuz :) Ama girdiğimiz her iki kafeste ki kaplanlarda usluydu bizi yemediler, minnettarız :)))))))
Her kafesten çıktığınızda elinizi yıkamanız için lavabo koymuşlar. Bence de ok iyi düşünülmüş bir şeydi. Kaplanlara dokunduktan sonra eliniz yağlı gibi bir his oluyor, kokuyor. Rahatsız hissediyorsunuz.

Tüm bu bahsetmiş olduğum aktiviteler yarım günümüzü aldı. 




Tur minibüsü bizi otele bıraktıkan sonra kalan vaktimizi denizde geçirmeye karar verdik.

2.gün aktivitelerimiz bu şekildeydi,
Akşamı için yarın görüşmek üzere. :)))






































4 Ocak 2017 Çarşamba

Phuket'te İlk Gece :)

Gündüz her şey çok iyiydi, bir de gece bakalım şu sokakların tadına diyerekten attık kendimizi sokaklara...

Lafın gelişi kendimizi sokaklara attık diyorum yanınızda şemsiyeniz ve yağmurluğunuz olmadan siz bir hiçsiniz :) 

Gündüz Jung Ceylon'a gittiğimiz için o yol üzerinde ki sokakları keşfetmiştik. Akşam ise sahil boyu uzanan caddeden yürümeyi tercih etik. Orkun ünlü Bangla Cadde'sinin konumunu haritalardan buldu. O da bizim olduğumuz yere çok yakındı. Bangla Caddesi trafiğe kapalı bir alanda, cadde üzerinde sayısız bar, gece klübü ve restaurantlar olan bir yer. Oraya doğru yürürken yol üzerinde gördüğümüz Mc Donalds'da akşam yemeği yedik. Tatilimizin yemek konusunda kaderi belirlenmişti. Fast food restaurantları başı çekiyordu. :) Balık restaurantları da vardı ama önlerinden geçerken öyle kötü kokuyorlardı ki, bizi balıktan soğuttu. Hatta abartmıyorum balık kokularından kurtulmak için Orkun'la nefesimizi tutup koşa koşa geçiyorduk restaurantların önünden. =)
Yağmur yağsa da partiye devam :)

Tiger Konseptli Mekan :)
Caddeler hediyelik eşya satan stantlarla doluydu, su geçirmeyen çantalar, telefon kılıfları, etnik çantalar, filli tişörtler, daha doğrusu filli objeler başta geliyordu. Bir de her an yağmur yağma ihtimaline karşı poşetten yağmurluk satan satıcılar her yerdeydi. :) Yaklaşık 1 km yürüdükten sonra Bangla Caddesine geldik. Sokaklar o kadar renkliydi ki gözlerimi alamadım. Işıklar, insanlar,canlı müzik yapan yerler, sokak satıcıları farklı gelen ne varsa incelemeye koyulmuştum kiiiiiii yağmur başladı bir anda herkes saçakların altına toplandı. Yağmurluklar çantadan çıkarıldı. Herkes yağmur konusunda o kadar profesyonelleşmişti ki, yağmurun ne zaman dineceğini ne yapmaları gerektiğini vs. her şeyi biliyorlar. Neyse ki yağmur 4-5 dk. sürdü ve durdu. Hayat kaldığı yerden devam eti. Valla o kadar yağmur Türkiye'de yağsaydı. Alt yapı falan kalmazdı, her yer göl olurdu. :)

Neyse yol üzerinde tropikal meyve stantlarına uğradık oradan Hindistan cevizi aldık. Sütünü sevmedim açıkçası ama içinde ki beyaz katı kısmını sevdim. Çok tazeydi.

Sütünü sevmedimmm :/




Arkamda ki pembe poşetli, yağmurluk satıyor :)



















Bu arada Bangla Caddesine sahil kesiminden giriş yaparsanız, caddenin sonu Jung Ceylon'a çıkıyor.Biz ilk önce caddeyi boydan boya yürümeyi tercih ettik. Bu sırada beğendiğimiz mekanları işaretledik, dönüş yolunda oralarda oturmak için. :) Bazı mekanlar müşteri çekebilmek için oyunlar üretmiş, mekanlarının önüne koymuşlar. Haliyle bizimde dikkatimizi çekti. Önünde oyun olan bir bara oturduk. Oyun oyun diyorum nedir bu oyun aşağıda videosunu hemen paylaşıyorum aynı zamanda da anlatayım. Oyunun amacı kaybedene içki ısmarlatmak. :) Arkadaşlarınızla da oynayabiliyorsunuz,  barda çalışan garsonlarla da :) Ortada kocaman bir kütük var. Çivileri çekicin tersiyle kütüğe çakıyorsunuz. Çivi tamamen kütüğe girene kadar oyun devam eder. İlk kim kütüğe çiviyi çakarsa kazanan o olur ve kaybeden diğer herkes kazanana içki ısmalar :) Ben bu oyunu barda ki garson bayanla oynadım. Kaybettim :((( Çok keyifliydi denemenizi mutlaka tavsiye ederim. 

Ben barda alkollü meyve kokteyli içtim ,Orkun da bira içti. Toplamda 200 baht yani 13 lira civarinda hesap ödedik.

Caddede açık seçik kızlar da vardı valla yalan yok, ama yanında eşi olan beylere takılmıyorlar :)
İçiniz rahat olabilir. Ben rahatsız olacağım hiç bir şey yaşamadım tatil boyunca.

Saatler ilerledikçe yorgunluk çöktü.
Otel yürüyüş mesafesinde olduğu için yola koyulduk :)
İlk gecemiz bu şekildeydi :)


Görüşmek üzere :)